New York Times’a göre, ortalama bir insanın günlük veri tüketimi 34 GB. Yani her gün 174 gazete eşdeğerinde içerik!
Peki tüm bu bilgi bize güç mü veriyor? Hayır… Çoğu zaman sadece bunaltıyor.
Dijital çağda güçlü olan, en çok bilgiye sahip olan değil; bilgiyi doğru anda yöneten kişidir.
Bugün çoğumuz, bilgiyi tüketmekten çok, onu organize etmeye çalışırken yoruluyoruz. Harvard Business Review’de yayımlanan bir araştırmaya göre, çalışanların %80’i iş yerinde ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşmanın gereksiz derecede karmaşık ve zaman alıcı olduğunu söylüyor.
Microsoft’un araştırmasına göre bir çalışan yılda 76 saatini kaybolan notları aramakla geçiriyor. IDC raporuna göre ise günün %26’sı sadece bilgi aramakla gidiyor. Yani haftada 5 gün çalışıyoruz ama bu günlerin neredeyse 3’te 1’inde iş yapmak yerine bilgi arıyoruz. Bir iş günü neredeyse 1,5 saat sadece “dosya nerede, bilgi neredeydi” sorularına cevap aramakla geçiyor.
Beynimizi bir “bilgi deposu” gibi değil, bir yaratıcılık motoru gibi kullanmak gerekiyor. Bunun yolu da İkinci Beyin oluşturmaktan geçiyor. Yani; Not alma, düzenleme ve bilgiyi yeniden kullanma sistemleriyle zihni boşaltmak.
Örneğin, sabah e-posta kutunu açtığında onlarca okunmamış mesajla karşılaşıyorsun. Aynı anda WhatsApp’tan iş gruplarına bildirimler geliyor, Google Drive’da aradığın dosyayı bulmak için 10 dakika kaybediyorsun. Dolabındaki klasörleri bulmakta bile zorlanıyorsun... Daha günün ilk saatlerinde zihnin bilgi bombardımanıyla tükenmiş oluyor.
İşte bu noktada “İkinci Beyin” yaklaşımı devreye giriyor. Düşüncelerimizi, notlarımızı ve kaynaklarımızı sistemli bir şekilde organize etmek, bilgiyi zihnimizde taşımak yerine güvenilir bir dış sistemde depolamak demek.
Tiago Forte (Building a Second Brain kitabının yazarı) bu durumu şöyle açıklıyor:
“Beynimiz fikir üretmek için var, bilgi depolamak için değil. Dışsal bir hafıza sistemi kurarak zihnimizi yükten kurtardığımızda, yaratıcılığa ve problem çözmeye alan açarız.”
Örneğin, öğrendiğin her bilgiyi bir kenara kaydedip etiketlediğinde, aylar sonra o bilgiye ihtiyacın olduğunda onu “dijital hafızandan” birkaç saniyede bulabilirsin.
Bir kenara not almak artık dijital çağda hiç olmadığı kadar kolay. Defter ya da kalem taşımana gerek yok; yalnızca birkaç parmak hareketiyle telefonuna hızlıca not düşebilir, bu notları istediğin gibi organize edip optimize edebilir ve hatta planlamalarını akıllı uyarılarla sana hatırlatmasını sağlayabilirsin. Böylece aklına gelen bir fikri unutmadan kaydedebilir, projelerini düzenli bir şekilde yönetebilir ve gündelik hayatında zamanı çok daha verimli kullanabilirsin.
Önemli gördüğün her şeyi anında kaydet.
Bir makale, bir cümle, bir fikir… Zihninde tutmaya çalışma. Not alma uygulamalarını (Evernote, Notion, Obsidian vb.) bu iş için kullan.
2. Düzenle (Organize)
Kaydettiğin bilgileri gelişigüzel bırakma. Konulara, projelere ya da temalara göre kategorilere ayır. Böylece “dosya nerede?” sorusu hayatından çıkar.
3. Özetle (Distill)
Bilgiyi ham haliyle bırakma. Önemli cümleleri işaretle, kendi yorumunu ekle, kısa notlar düş. Bu, bilgiyi tekrar kullanırken sana büyük zaman kazandırır.
4. Bağlantı Kur (Connect)
Farklı notlar arasında bağlantılar kur. Bir kitapta okuduğun fikirle bir projedeki notunu ilişkilendir. Bu sayede yepyeni fikirler ortaya çıkar.
5. Yeniden Kullan (Express)
Bilgiyi sadece biriktirme; kullan! Yaz, anlat, paylaş, proje üret. Birikmiş bilgi ancak hayatına geri dönüyorsa değer kazanır.
Tarih: 22 Ağustos 2025 Cuma | Seri: Ömer YERLİKAYA Bilgi, Çalışmak, Dijital Not, Not, teknoloji
Yorumlar